Ülkemizde Instagram’ın 9 günlük erişim engeli sona erdi. Bu süreç farklı pek çok noktada analiz edilebilir ancak en dikkat çekici olan şuydu: Uygulama kapanınca bazı kişiler sanki kolu kopmuş gibi tepki verirken en çok “özgürlük” söylemini kullandı. Oysa uygulama ve ait olduğu şirket küresel toplum için tam bir diktatörlük tehdidi taşıyor. Facebook ve Whatsapp’ın yanı sıra yapay zekâ girişimleriyle de küresel bir tekel haline gelen ve hali hazırda 5 milyarı aşkın kullanıcıya sahip olan Meta şirketinin en popüler uygulaması Instagram…
Dünyada 2 milyar, ülkemizde 57 milyon kişi gününün önemli bir kısmını bu uygulamada geçiriyor. Bu uygulama ile bilgi ediniyor, haberdar oluyor, algı ve duyguları şekilleniyor, kendini ifade ediyor. Ancak uygulama; sansürleri, kısıtlamaları ve hatta hesap kapatmaları ile kullanıldığı ülkenin ilgisine, değerlerine ve gündemine meydan okurken; düşmanı olan terör örgütlerinin propaganda ve yalan haber yaymasına engel olmuyor.
Meta’ya akıtılan oluk oluk kişisel veriler meselenin ayrı ve önemli bir boyutu… Uygulamadaki bağımlılık yapıcı niteliklerle kullanıcıların manipüle ve istismar edilmesi, Igbt desteği ve yol açtığı psiko-sosyal sorunlar ise cabası… Pervasızca toplumumuzun bilgi, algı ve duygu atmosferini kirleten bu uygulamaya devletimizin geç de olsa çizdiği sınır ise dünyada ilk değil… Avrupa’dan Asya’ya pek çok ülkede, kullanıcıları şiddet, nefret ve ahlaki açıdan sorunlu içeriklere karşı korumayan, ülke güvenliğini riske atan ve ülke değerlerine zarar veren dijital platformlara yaptırım uygulayan yasalar mevcut.
Yaşanan sokak olaylarıyla mücadelede sosyal medya uygulamalarına karşı İngiltere’nin aldığı asayiş tedbirleri ise en güncel örnek… İngiltere 16 yaş altına sosyal medyanın yasaklanmasını da bir süredir tartışıyor. Sonuç olarak, Instagram’ı, küresel medya devlerini ve bu süreçte tüm dünyada toplumları bu dijital diktatörlükten korumak için verilen hukuk ve asayiş mücadelesini bilmeden atılan “özgürlük” çığlıkları en hafif tabiriyle cahillikten öteye gitmiyor.